Şaka gibi olmuş son yazım…
Tam da “alışmalı”, “alışmamalı” derken, bir bakmışız Vietnam’dan dönmüşüz.
Bir hafta geçti döndüğüme inanamıyorum.
Uyku düzenimin bozulmasından mı, dönüşümüzü çok farklı hayal ettiğimizden mi bilemiyorum ama rüyada gibiyim hala.
Aslında biz, sıkılmış, fazlasıyla Istanbul’u özlemiş, haftalar önceden hazırlanmış ve yığınla valizlerle yurda geri dönecektik Yolda “nasıl da geçti zaman” diye bol bol konuşacak, uçaktan iner inmez güzel bir kahvaltı yapacak ve kaldığımız yerden devam edecektik.
Ama üç yaşındaki çocuğunuzla dünyanın bir ucuna gitmişseniz bir şeyleri planlamak yapmanız gereken son şey
Hayatının ilk 3 yılını Istanbul gibi bir şehirde geçiren bir çocuğa Vietnam biraz fazla “doğal” geldi. Havasından mı, suyundan mı, yoksa yediği içtiği şeylerin fazla “saf” olmasından mı, Bulut son zamanlarda “benekli” olmuştu. Önceleri sıcaklara verdik ama sıcaklar yerini yağmura bırakınca ve bizim benek sayımızda bir değişim olmayınca , Türkiye’deki doktorumuza danıştık,Vietnam sayfasını güzel güzel kapatmaya, başımıza sağlıkla ilgili ciddi bir sorun açmamaya, kısacası Istanbul’a dönmeye karar verdik.
5 ayda turist psikolojisi ve dağınıklığı ile yayıldığımız evi 3 günde topladık, gitmek istediğimiz yerlerin küçük bir bölümüne apar topar gittik, gidemediğimiz yığınla yer için kendimize bol bol kızdık ve yurda geri döndük.
Uçaktan iner inmezde kahvaltı yerine doktora gittik ve artık Bulut’unda “yasaklar” listesi var. Bununla geçmiş olsun diyelim…
Vietnam’daki günlerimi ve fotoğralarımı sık sık paylaştım ve biliyorum ki paylaşımlarım Vietnam’dan çok , Vietnam’daki “Biz”i anlatıyordu. Döndüğüme göre sıra turist gözüyle anlatmaya geldi. Gideceklere tavsiyelerim (özellikle çocuklulara ), gittiğimiz mekanlar, yeme-içme önerileri ve dahası sonraki yazılarımda…
Vietnam günlüğümü kapatmadan önce ise,
Oradaki günlerimizi kolaylaştıran, tepkilerimize, isteklerimize şaşırsalar da her zaman güleryüzle karşılık veren Vietnam’lı dostlarımıza teşekkür etmek istiyorum.
Daha önce de bahsettiğim, evimizi derleyip toparlayan Yum’a ( motor kullanamadığım için Bulut’un gözündeki tüm karizmamı yerle bir etse de )
Her zaman dakik, güleryüzlü ( 5 dakika da bir arabayı durdurup fotoğraf çektiğim zamanlarda bile), Bulut hastalandıktan sonra 40 derece sıcaklarda bile klimayı çalıştırmayan,Istanbul’daki taksi şoförlerine inat elimdeki tek poşet için bile beni karşılayan, boool sıfırlı paralarına alışana kadar beni kandırmaya çalışmayan Lai ve oğluna,
(Bu
fotoğrafı Lai ilk aylarımızda çektirmek istemişti, sonra bir kopyasını
da Bulut’a hediye etmek istedi. Şimdi o fotoğraf Bulut’un odasında
duruyor, gelde basılmış fotoğrafı sevme ! )
Ingilizce bilmeyen Vietnam’lılarla iletişimimizi sağlayan, her türlü konuda bize destek olan eşimin asistanı Nhi’ye,
Peyzaj masterı yapmama rağmen avuç içi kadar bahçeye yetemeyen bendenizle dalga geçmeden destek veren, Bulut’la Orbay’ın yeniden isimlendirdiği “Hayrullah Abi”ye, (ki adamcağız son zamanlarda yeni ismine dönüp bakıyordu..)
Ben elimde kahve ve kitap, spor yapma ve yapmama ihtimalim üzerine kafa yorup, yorulurken, simidiyle denizden dönen ve her zaman gülümsemesiyle hatırlayacağım karşı komşumuza, (her karşılaştığımızda bana kendi dilinde bir sürü şey anlattı, hiç birini anlayamadığım için de ayrıca buradan özür diliyorum..)
Dünyanın dört bir yanından gelen konukları, son derece lezzetli yemekleri, egzotik dekorasyonu ile haftanın büyük bir bölümünü geçirdiğimiz Sailing Club’ın personeline, ( güzelim mekanı çocuk bahçesine çevirdik bana mısın demedikleri gibi, bazıları Bulut’un sevdiği çocuk şarkılarını bile öğrendiler)
Ne yazık ki hep panik hallerimizde görüştüğümüzden fotoğrafını çekemediğim, sırf verdiği ilacı içmek istemiyor diye yağmurda motoruyla evimize kadar gelip Bulut’a oyunlar yapan, bizim tüm paranoyak sorularımıza sinirlenmeden cevap veren, ne yazık ki çok istesem de kasım ayındaki düğününe katılamayacak olduğum, Dr. Van’a ,
Dönmeye karar verdiğimiz günlerde anı fotoğrafı için birkaç kez uğradığım ama yerinde bulamadığım, Vietnam’da yemekleri ve sohbetiyle bize kendimizi evimizde gibi hissettiren, sırf tutturduğu için, aynı gün Bulut’a profiterol yapan, Bulut’un “arkadaşı” Fernando’ya (bizce Vietnam’daki en iyi İtalyan Lokantası O’nun ki) sonsuz teşekkürler…
Sizlerin sayesinde, bizim için zor bir macerayı keyifle ve özlemle hatırlayacağız…
2 comments:
gozlerim dolu dolu okudum desem... ah bu yengeclik!
Bulut hatirlayacak mi bugunleri acaba Zeynep? Iyi ki fotograflar var.
Bir de hosgittiniz! Evinizde guzel gunler baslasin :)
Bulut'da yengeç Gülçincim, anlıyorum halinizden :) (ben de fena sayılmam gerçi )
Biz de çok merak ediyoruz hatırlayacak mu bu günlerini diye, bir iz, bir kaç kare resim kalır ama insan gene de herşeyi hatırlasın istiyor.
Hoşbulduk diyeyim son olarak da..çok teşekkürler güzel dileklerin için !
Post a Comment