Monday, December 31, 2012
Friday, December 28, 2012
Bülbülü altın kafese koymuşlar, nerede benim hediyem demiş :)
Hediye paketlemeyi, en az açmak kadar seviyorsanız
mutlaka pintereste bakın derim.
Son haftalarda iyice abarttım saatlerce neler yapıyorlar diye bakıyorum.
Sadece baktıklarımın küçücük bir bölümünü denesemde çok mutlu oluyorum.
İşte gördüklerimden birini de paylaşayım dedim.
...
Geç olmasın diye gece gece evde çektiğimden fotoğraflarım pek olmadı ama
siz gidiş yolundan puan verirsiniz artık yazıma :)
Şimdi ilk olarak beğeninize, hediyelerinize uygun kağıtlardan şeritler kesiyorsunuz.
Şeritlerin kalınlığı da size kalmış.
içi gözüksün derseniz ince ince kesin, yok süpriz yapacağım derseniz benimkilerden daha kalın kesersiniz.
Sonra şeritlerimizin uçlarında delikler açıyorsunuz.
Bence bu iş için çiçek, yonca şeklinde olan delgeçler süper sonuç veriyor.
Ben bendekileri Bulut'dan izin çıkmadığı için kullanamadım. Dün gece evdeki tüm kullanmak istediğim kırtasiye malzemeleri O'nunmuş :)
Neyse eldekilerle yola devam ettim...
Sonraki adımda hediyemizin boyutlarına uygun bir daire kesip,şeritlerimizi delik olmayan taraflarından bu daireye yapıştırıyoruz.
Hediyemizi tam ortaya yerleştiriyoruz
Son olarak da şeritlerimize açtığımız deliklerden kurdelemizi geçirip, uçlarını ortada toplayarak güzel bir fiyonk atıyoruz.
Fiyonklarımızı boncuk, yaprak, keçe vb. malzemelerle de zenginleştirebiliriz.
Bu ilk denememde ben evdeki kartonlarımızı kullandım.
Ama hafta sonu yılbaşına daha uygun renklerde ve parlak malzemelerle de deneyeceğim.
Monday, December 24, 2012
Nakış Sever misiniz ?
Nha Trang'ın kalabalık ve gürültülü iki caddesinin kesişiminde
bir vaha
"Art& Craft" Nakış Atölyeleri
Orkideler, kuşlar,sincaplar karşılıyor gelenleri...
itiraf etmeli sıcaktan ve kalabalıktan sonra içeri girince
"dünya varmış" diyorsunuz.
Aslında haksızda sayılmazsınız, içeride iğne ve renk renk iplikle işlenmiş
gerçekle hayalin birbirine karıştığı bambaşka bir dünya var.
Huzur veren melodiler eşliğinde ilerlediğinizde
sessizce işine yoğunlaşmış Vietnamlı bayanları görüyorsunuz.
Bizdeki halılara, kilimlere dokunan hatıralar gibi
her biri kendi hikayesini işliyor önündeki kumaşlara büyük bir sessizlik içinde
Sadece burada değil havaalanları, otel lobileri,kafeteryalar,sanat galerileri gibi
Vietnamın pek çok noktasında nakış işleyen kızları ve el emeği ürünlerini görmek mümkün.
ve bulundukları mekan ne kadar kalabalık olursa olsun, onlar aynı sukunetle nakışlarını işlemeye devam ediyorlar
Kendi tarihlerine ait ünlü kişileri, olayları, objeleri işledikleri gibi
zamanı olan müşterileri için kişisel tasarımlarda yapıyorlar
Küçükten büyüğe insan her birine ayrı ayrı hayran olsada
benim en sevdiklerim her iki yüzünde de aynı desenin bulunduğu
transparan kumaşlara işlenenler oldu.
Gölgeler, ışık oyunları o kadar gerçeğe yakın ki,
detaylara bakmak isteyenler ve şüpheci misafirleri için
sergi mekanlarında büyüteçler bulunuyor.
Ürünler bu kadar özel olunca bu küçük atölyelerin
kraliçelerden, cumhurbaşkanlarına, sanatçılardan, sporculara
pek çok misafiri olmuş.
Bir gün yolunuz düşerse
mutlaka gidin görün derim.
Dikiş-nakıştan anlayın anlamayın kesinlikle hayran kalacaksınız.
İyi Haftalar
:)
...
...
Do you like embroidery?
Art & Craft Embroidery studios is my favourite place in Nha Trang /Vietnam which is located on intersection of two noisy and crowded streets like a oasis
In the entrence of studios you welcome by beautiful orchids, birds, squirrels and peaceful music
and feel the an other world that knitted with colourful yarns by Vietname women
Vietnamese women work silently and besides patterns knit also their feelings, memories on their works.
Reality of lights and shadows make you very surprised and want to look at details closer. ( Because of this curiosity there are lots of magnifying glasses for guests in the exhibition spaces)
You can also find best samples of vietnamese embroideries on Vietnam airports, hotel lobbies, cafes, art galleries.
If you have chance to g oto Vietnam, you should go Art&Craft and see these amazing works…
Labels:
art and craft,
embroidery,
Nakış,
nha trang,
vietnam
Monday, December 17, 2012
el ele el ele verin çocuklar..:)
Biz bu hafta sonu el ele verdik, kendimize yılbaşı aktivitesi yaptık.
Günlerdir düşünüyorum yeni bir ağaç mı alsak, yoksa pinteresteki milyonlarca ağaçtan birini mi denesem diye.
Benim bu kararsızlığıma son noktayı Bulut koydu. Çok da iyi oldu o kadar güzel fikirler görüyorum ki bir yıl düşünebilirdim.
Bulut
geyiklerde yaptığımız gibi el yapmayı istedi, ama bu sefer
“biiiiir sürüüüüü” yapacakmış.
Ben de acaba ellerden ağaç yapsak nasıl olur diye düşünmeye başladım.
Deneyip görmek en güzeliydi, sonuçta istediğimiz gibi olmasa bile Bulut “el” yaptığı için mutlu olacaktı
Dediğini yaptırmış çocuktan olgunu, uyumlusu bulunmaz
Bulut’da hemen ellerini açtı ve başladık çizip, kesip, biçmeye
Bu aktivitemizde deneyim konuştu, hiç sesini çıkarmadan büyük bir ciddiyetle boyadı elleri(mizi)
Ellerden sonra sıra ağacımızın gövdesine geldi. Yeşilden sıkılmış Bulut kahverengini en sevdiği renk olarak seçti
Ağacımızın büyüklüğüne ve şekline bakmak için önce
masaya dizip provasını yaptık
Sonra ellerimizi ve ağacımızın süslerini duvara yerleştirmeye başladık.
Yerleştirme işlemimiz bitince,
Bulut eller(imiz)den kendinden büyük bir ağaç yapabildiğimizi görünce
“vaaay canına” dedi
Hem hiç yer kaplamadığı, hem de hep birlikte yaptığımız için biz yeni yıl ağacımızı çok sevdik.
Agacımızdan sonra ise gelelim yeni yıl çekilişimizin sonucuna.
Öncelikle bu ilk çekilişte katılan, heyecanımı paylaşan herkese çok teşekkür ederim.
studio blueZ’un ilk yılbaşı çekilişini kazanaaaaaan;
Gilraen’i kutluyor, ona çok güzel ve bol bol gezmeli bir yıl diliyorum.
Bizim için çok özel bir dönemin anılarından oluşan çalışmalarımı, keyifle kullanması ve ona şans getirmesi dileğiyle.
İyi Haftalar !
Friday, December 14, 2012
Son 3 gün...:)
Yorucu bir haftayı daha
bitirmenin neşesi ile
yeni yıl çekilişime katılım için
son 3 gün kaldığını hatırlatır
herkese cıvıl cıvıl, bol güneşli bir hafta sonu dilerim
Monday, December 10, 2012
Daha işim bitmemiş bu yapraklarla..
Çantalarımın baskılarını aldıktan sonra elimde kalan bu kırmızı çanta ile ne yapsam diye düşünüyordum.
Sonra ya pinterestte, ya da izlediğim blogların birinde yapraklarla yapılan baskılar aklıma geldi.
Evde hem Bulut’la topladığımız yapraklar vardı , hem de yeni keşfim bu kumaş boyaları.
(Geriye dönüp çok bulmaya çalışsam da nerede gördüğümü hatırlıyamıyorum bir türlü.
Gören duyan anımsayan olursa lütfen haber versin de linkini koyabileyim.)
Bunca zamandır nasıl atlamışım bu boyaları bilmiyorum. Kırtasiyeleri dolaşırken boyaların olduğu bölümlerde kendimi kaybediyorum resmen, o kadar güzel renkleri var ki.
Henüz hangi marka iyidir, ne gibi teknikleri var bilemiyorum ama başladım işte bir ucundan.
Aslında izleyeceğimiz işlemler çok basit.
Kurutulmuş yapraklarımızın damarlı tarafını istediğimiz renklerde boyuyoruz.
Sonra kumaşımızın istediğimiz yerlerine bastırıyoruz.
Ben sararmış hallerine bayıldığım çınar yapraklarını tercih ettim.
Ama yaptıktan sonra düşündüm de meşelerde çok sevimli olurmuş gibi geldi.
Baskı işlemlerimiz bitince 1 gün boyunca kurumalarını bekliyoruz. Sonra kumaşı tersinden ütüleyerek renklerin sabitlenmesini sağlıyoruz.
Ben hazır hediye sezonu açılmışken diğer renkleri ve başka başka yaprakları da denemeyi planlıyorum.
Bu çekimleri ve baskıları yaparken tüm merakına rağmen yanımda “uslu uslu” bekleyen
Bulut’a teşekkür eder, herkese güzel bir hafta dilerim !
Bir de unutmadan yeni yıl çekilişimiz için son haftaya girmiş bulunuyoruz. Benden hatırlatması )
After i printed my tote bags, i thought what could i do with my last red bag.
Then i remembered leaf printing with dye which saw it on blog or pinterest. ( i could not remember where i saw it. If you recall/know it, please inform me and i’ll post it’s link )
D-yes are my new interest. There are lots of colours in stationaries.
I have not known which is the best and its technical side yet.
Anyway, in our printing activity there are few easy steps.
First of all paint leaf’s back side ( i prefer platanus leafs because of their shapes and textures)
Then press painted leafs to the fabric
Wait until they are dried ( 1 day)
And last iron the fabrics to be fixed prints
PS: I'd like to remind that last week for my new year giveaway ! The only thing you need to do to register on the following link.
Wednesday, December 5, 2012
Yediğimiz içtiğimiz yazıya konu olsun...
Vietnam’a gitmeden önce en çok düşündüğüm şeylerden biri ne yiyeceğimizdi.
Her ne kadar daha önce orada bulunmuş arkadaşlarım, yemeklerden övgü ile bahsetselerde
insan görmeden duyduklarına inanmakta zorlanıyordu.
Sonuçta ben pirinç ve kaçmam gereken hayvanlardan oluşan menüler düşünmüştüm:)
Neyse ki tablo sandığım gibi kötü değildi.
Hatta bir çok yemeği özlediğimi söyleyebilirim.
İşte onlarda biri “pho”
İçtiğim en lezzetli çorbalardan biri. Et çeşitleri ve tavuk ile iki farklı şekilde yapılabiliyor.
İçinde et suyu, pirinçten yapılmış incecik noodle, booolca yeşillik var. Havanın hep sıcak olasına rağmen Vietnam’da en çok tükettiğimiz şeylerden biri oldu nam-ı diğer
“Bulut’un makarnalı çorbası” )
Diğer favorimiz ise aşağıda gördüğünüz springroll.
Yufka benzeri malzemelere sarılmış deniz mahsülleri ve yeşilliğin kızartılması ile yapılan bir arasıcak. Soya sosu, karabiber-tuz karışımı, tatlı-ekşi sos ile de servis ediliyor ve masaya gelir gelmez hemen bitiveriyor
Bizce tek kusuru kızartma olması.Gerçi içinde ve yanında bol bol yeşillik yediğinizden hiç rahatsız etmiyor ama bir kere alışmışız galiba kızartmadan çekinmeye.
Veee geldik uzak doğu mutfağının seramonili yemeklerine.
Seçtiğiniz deniz ürünü , siz ara sıcaklarla ilgilenirken masanızda pişiyor.
Pişme işlemi tamamlanınca masanıza isimlerini bilemediğim ( bizdeki roka benzeri) yeşillikler, soya filizleri ve pirinçten yapılmış ( çok sert) lavaşlar geliyor.
Lavaşları masanıza gelen su ile elinizle ıslatıyor, içine pişen balık ve yeşilliklerden koyarak sarıyorsunuz. Sonra da soslara batıra batıra afiyetle yiyorsunuz.
Bu gördüğünüz mükemmel sarılmış balığı tabiki ben saramadım.
Çok denesemde benimkiler bir türlü estetik olmadı :)
….
Geldik Bulut’un alerjisinin sebeplerinden birine.
“sushiiiiii”
Türkiye’de balık yemeyen Bulut ,
servisten mi, ilgiden mi, lezzetinden mi bilinmez bir sushi tutkunu oldu.
Her balık türünü denemiştim ama sanırım hatayı pişirme tekniğinde yapmışım
Vietnam’da pek çok yerde son derece lezzetli sushiler yemek mümkün
ama bizim en sevdiğimiz iki mekan “oh sushi” ve ” sakura sushi”ydi.
ama yok ben tüm gün plajdayım , sushi bana gelsin derseniz de size
Louisiane‘yı öneririm
Uzun lafın kısası bir gün yolunuz düşerse Vietnam’a ,yemek konusunda sıkıntı çekmeyeceğiniz gibi
yemeklerin bir çoğunu da çooook seveceksiniz.
Hele de bir de “denizden babam çıksa yerim” diyenlerdenseniz
kesinlikle Vietnam’a tekrar gitmek isteyeceksiniz.
Biz Vietnam’a Bulut’la gittiğimiz için özellikle yemek ve hijyen konusunda çok hassas davranmaya çalıştık.
Belki bu yüzden de pek çok otantik mekan ve lezzeti ıskalamak zorunda kaldık.
Özellikle plajlardaki satıcılar ve sattıkları ürünler gerçekten görülmeye değerdi !
Çoğu canlı olan ürünlerle kendinize kumların üzerinde sofra kurdurabilirsiniz, isterseniz ve cesaretiniz varsa da elinize alıp fotoğraf çektirebilirsiniz.
Benim gözlemim istakozların en fotojenik deniz canlısı olduğu yönünde
Satıcıların ”happy hour” dedikleri zamanlarda ise bir anda çevrenizi hasır şapkalı satıcılar ve deniz kabukluları sarıveriyor. Bu bir saatlerde lokantalarda satılanların oldukça altında fiyatlarla satış yapıyorlar ve her bir satıcının önünde plajlarda oldukça komik duran kuyruklar oluşmaya başlıyor
Vietnam’da hava gündüz inanılmaz sıcakken akşam saatlerine doğru tatlı bir esinti ile serinlemeye başlıyor.
Bu nedenle yerlisi yabancısı herkes akşam saatlerinde de plajları dolduruyor.
Kimi yemek yiyor, kimi bir şeyler içiyor, kimi iş çıkışı denize giriyor.
Hal böyle olunca da,
satıcılar akşam saatlerinde de mesaiye devam ediyorlar:)
Tabii biraz daha romantik bir atmosferde
Uzun lafın kısası Vietnam’a bir gün yolunuz düşerse
yemeklere bayılacaksınız.
Sadece tarzınıza ve alışkanlıklarınıza göre mekanı seçmeniz gerekiyor
Sizde benim gibi gidip-görmeden inanamayanlardansanız,
içinizi rahatlatmak için belirtmeliyim ki,
dünyanın bir ucu da olsa memleketimin döner kebabını da bulmanız mümkün
Yemeklerin lezzet garantisi kadar, garanti olan bir diğer hususda sizi seçtiğiniz mekanın tavanında bekleyen bu minik kertenkeleler
Benim korku dolu bakışlarımı gören garsonlar her seferinde gülümseyerek onların zararsız olduğunu ve aşağıya inmediklerini belirttilerse de beni pek ikna edemediler
Subscribe to:
Posts (Atom)