Tuesday, June 28, 2011

Patlama...

"Şanlıurfa’ya 5 kilometre uzaklıktaki Karaköprü Beldesi’nde bulunan Şanlıurfa-Diyarbakır karayolu üzerindeki akaryakıt istasyonun LPG tankında dün saat 06.30 sıralarında büyük bir patlama meydana geldi. Şiddetli patlamada çevrede bulunan bir lokanta ve bazı apartmanda çökmeler oldu, binaların camları kırıldı, balkon demir ve kapıları tahrip oldu." deniyordu haberlerde...

Sabah sabah canım sıkıldı ve kısa bir süre önce evimizin yakınlarında açılan akaryakıt istasyonu geldi tekrar aklıma. Akaryakıt istasyonunun önünde trafik her sıkıştığında veya yürüğüşe çıktığımızda burada bir patlama olsa kaç kişi yaralanır kaç kişi ölür diye konuşuyoruz. Sonrada bir tek biz mi şikayetçiyiz, hemen yanındaki apartmanlardan hiç mi ses çıkmıyor diyoruz. Çünkü o kadar sessiz sedasız açılmıştı çalışmaya devam etmişti ki..

Ben bunları düşünürken vapur iskeleye yanaştı..
Vapurdan indim ve yürümeye başladım..
Sorularımın cevabı işte orada oturuyordu..


Gelir düzeyimiz, eğitim düzeyimiz ne olursa olsun "bize bir şey olmaz !!! "  mı acaba ???

Sunday, June 26, 2011

Çukurcuma



 Kültür turlarına şimdilik "bir nokta" koyup...



İstiklal Caddesinde Galatasaray Lisesi'nden sola dönüp

"Betül ile Zuhal" in sokağından geçip


 Çukurcuma'nın sokaklarında gezmeye başladık..

 Sanki fonda eski bir melodi vardı..


ve sanki buranın sakinlerini arayanlar


epeydir ulaşamıyor gibi....



Çukurcuma'da kaldırımları 
en az otomobiller kadar eskici arabaları da işgal ediyor...


 ve sanırım burada eşyaların ömürleri sandığımızdan biraz daha uzun....


Başınızı biraz yukarılara kaldırdığınızda ise kulaklarınıza çocuk kahkahaları geliyor..


 Bazı duvarlar ise antika eşyalara inat yapar gibi yaşam enerjisiyle dolu..



Kadın bu sokaklarda da kadın..

indirimi , ayakkabıyı seviyor


Bir saat Çukurcuma  turumuz için çok kısa oldu.

Gezilecek daha pek çok sokak var..

Ve çekilecek daha pek çok fotoğraf karesi.. 








Saturday, June 18, 2011


İlk kez geçtiğimiz yolları renklendiren ve bize yön gösteren babalarımıza....


Babalar Gününüz Kutlu Olsun..

Tuesday, June 14, 2011

Farklı Hayatlar...



Bazılarının hayatında sadece kedisi ve sardunyaları vardır..



Denizi geçip bakış açınızı değiştirdiğinizde ise bambaşka hayatlarla karşılaşırsınız..


 

 İşte bir kaç örnek..


Her sabah önünden geçtiğim ve oturuşundan dolayı yüzünü hiç göremediğim ayakkabı boyacısı..


El emeğim başımın tacıdır diyen
oturduğu merdivenin kalabağına aldırmadan iç dünyasında yaşayan bu teyze..



Ne iş yaparsam yapayım, keyif almalıyım diyen bu mızıkacı..



 Bir de Nerde !! olsa uyurum diyenler..


Eminönü'nde çalışmaya başladığımdan beri dikkat eder oldum bu insanlara..
Bazılarına yaklaştığımı hissediyorum... 
Belki birinin hayat hikayesini buradan  paylaşabilirim sizinle...

Friday, June 10, 2011

Polonezköy (Adampol)


Geçtiğimiz pazar ne yapsak diye düşünüyorduk..Kiraz Festivalini duyunca Polonezköy'e gidelim dedik.
Evden çıkışımız 11'i bulduğundan Kavacık'tan sonra inanılmaz bir trafiğe kaldık.
Doğanın güzelliği ve festival bizi yarı yoldan dönmekten alıkoydu ve
Polonezköy'e ulaştık.



Arabadan kendimizi atar atmaz sabah kahvemizi içmek için meydandaki kahveye doğru yürümeye başladık.
Servisin yavaş , kahvenin soğuk olması bile keyfimizi kaçıramadı.
Biraz soluklanıp gösterilerin başlamasını bekledik..



Çevreme bakarken yan masamızdaki bayan dikkatimi çekti.
Gazetesinin yanında gazoz içmesi, hala saatle işinin olması masadan masaya insana nasıl da yaşama sevinci aktarıyordu..


Diğer yanımızda da  ateşli bir mücadele devam ediyordu. 
"Kol altında tavla" çekebilir miyim acaba diye beklerken anonslar yapılmaya başlamıştı,
bizde yavaş yavaş toparlanmaya başladık.


Gösterilerin yapılacağı alanda ekip son hazırlıklarını yaparken  ise..


Bir kaç metre uzakta el yapımı kolye ve küpeler seçiliyordu..



Hemen arkalarından ise hızlı adımlarla izleyicilere dağıtılacak olan kirazlar yetiştiriliyordu..


Başka bir tezgahda ise zaman durmuş, Ebrulu bir hal almıştı..

Gösteriler sonunda başladı.. Bir süre sonra da kirazlar dağıtılmaya..






Her şey çok güzel ve renkliydi...


Sadece bu yaşlı amcanın gözlerindeki hüzün dışında..


Hafta sonu ne yapsan diye düşünenlere selam olsun...


Galata Kulesi ( Galata Tower)


Yıllardır çıkmak isteyipte çıkamadığım Galata Kulesine giden dar sokakların birindeyiz..


Dar sokakların sonunda bir mucize gibi yükseliyor kule..


Daha önce çıkmış olanlarda da benim gibi ilk kez çıkanlarda da aynı heyecan,
çıkmaya başlıyoruz merdivenleri


Her zaman olduğu gibi Zeynep kısa boşlukları hemen değerlendirip, 
başlıyor bize kısa bir tarihçe vermeye..


Son derece hızlı ilerleyen ve benim gibi kapalı ve dar mekanlarda bulunmaktan hoşlanmayan birini bile tedirgin etmeyen asönsörden indiğinizde ise karşınıza bu görüntü çıkıyor..
Etkileniyoruz...

Bir iki basamak daha tırmanıyorsunuz sonrasında ve..

Başlıyor Panaromik İstanbul Turumuz..





 Arkamızdaki kalabalıktan dolayı hızlı hızlı fotoğraflamaya çalışıyoruz manzarayı..


Hızlı adımlarla ilerlerken  tanıdık bir objektifle karşılaşıyor ve..
 selamlaşıyoruz...


Daha rahat bir zamanda bir de yemek için gelmeyi düşünüyoruz ...


Sanırım herkesde aynı şey oluyor..
Asansörden iner inmez manzarayı bir an önce görmek için sabırsızlandığınızdan detayları yazılanları es geçiyorsunuz.
Dönüş için asansörü beklerken ise başlıyorsunuz etrafınıza alıcı gözle bakmaya..


Sanırım sıcaktan olacak kültür turumuzun son anlarını pek hatırlayamıyorum..

Sadece fotoğrafları aktarırken o anlara dair  küçük bir ipucu buluyorum... :)

Herkese iyi haftasonları...

P.S : Polonezköy fotoğraflarımı yetiştirmeye uğraşıyorum..