Tuesday, October 23, 2012

Sonbahar



Sonbaharın renklerini sevmeyen var mıdır acaba ?
Ben bayılırım, yeşilin, sarının, kahverengi ve kırmızın binbir tonuna…
Eli kalem tutmayana şiir yazdırır :) 

Romantik bir başlangıç gibi görünse de, bu bir “blueZ kids” yazısıdır .


 

Küçücük evlerde çocuk büyütmeye çalışınca, parklar hayati bir önem taşıyor bizim için
Bulut’la yaz-kış mümkün olduğunca parka gidiyoruz, hem ona hem bana çok iyi geliyor.
En son gidişimiz ise çok güzeldi. Her yer çeşit çeşit yapraklarla kaplıydı
.
Önce üzerlerinde zıpladık bol bol yaprakların, sonrasında da çeşit çeşit park torbamıza attık evimize götürmek için.
Ne için derseniz;
renk renk, çeşit çeşit yaprak aileleri yapmak için.

Önce küçük bir parantez açalım;
Tüm çocuklarda öyle mi bilmiyorum Bulut için gözler çok önemlidir.
mesela hikaye kitaplarındaki karakterlerin gözleri çift ve açık olmalıdır.
Kahramanımız uyuyormuş, gözlerini kısmıs, perspektifmiş O’na gelmez !
Bulut gözleri yanyana, açık ve eşit boyda ister.
Vardır elbet bir pedagojik açıklaması ama ben aktivitemize döneyim.

Öncelikle mevsim sonbaharken çocuğumuzla birlikte topluyoruz renk renk yaprakları…
Sonrasında ise eve geliyoruz yerleştiriyoruz bir kitabın içerisine,
düzleşmeleri,aktiviteye uygun hale gelmeleri için.




(Biz bu işlem için Bulut’un ilk kitaplarından birini seçtik ve onun” neeee kadaaaaar büyümüş olduğunu konuştuk :) )
Unutmadan belirtmeliyim her yaprak adaptasyonda umut verici olmuyor,
doğadaki her şeye saygımızdan, her yaprağa da müdehale etmiyoruz, düzleşmeleri için :) 




Bu işlemler çocukla birlikte yapıldığından
her aşama da aynı titizlikle yapılamıyor,
bir kere de tamamlanabiliyor :)
Bulut ilk yaprakları büyük bir titizlikle yerleştirmesine rağmen “bebeklik kitabına”, sonlara doğru yaprakları tomarlar halinde yerleştirdi kitabının içerisine :) 




Yapraklarımızı yerleştirdikten sonra kitabın içerisine, üzerine koymak için ağır bir cisim buluyoruz.
Mesela Bulut kitabın üzerine arabasını park etti :) 




Sonrasında ise iş annelere düşüyor, alıyoruz elimize kalem kağıdı çiziyoruz çeşit çeşit gözler; mutlu,üzgün,sinirli,uykulu..vs
Ben bu aşamayı fotoğraflayamadım ne yazık ki :(
Nedenini bilmem söylememe gerek var mı ? Bulut sıkıldı bir kenarda durmaktan.
Bir an önce yapıştırma işlemine geçmek istedi.

Çizdiğimiz gözleri kesiyoruz, veriyoruz çocuğumuza bir yapıştırıcıyla birlikte,
yapıştırsın gözleri yapraklar üzerine diye

İşte bizim yaprak ailelerimiz…


Şaşkıngiller




Baygıngiller




Korkmuşgiller




Mahmurgiller
( nedense tüm yapraklar cıvıl cıvıl dökülüyorda, bu meşeler uykuda döküyormuş gibi geldi yapraklarını, bu nedenle “mahmur” koydum adlarını)




işte bizim yaprakgillerin maaile çekilmiş fotoğrafları…:)




ailemiz büyür mü,
yoksa araya “palamutgiller” mi katılır bilemiyorum…
sadece dökülen bu güzel yapraklar yazık olmasın, tüm evlere girsin, bir neşe getirsin istedim.
Günlerden salıda olsa,
“iyi haftalar”


Not: Bakmayın böyle entel-dantel yazdığıma, yaprak toplayacağız, çocukla kaliteli zaman geçireceğiz diye hasta ettik biraz Bulut’u, ondandır salı günü iyi haftalar deyişim  :)

Friday, October 12, 2012

Unutulmuş bir yazı...



Yazılarımı, fotoğraflarımı düzenlemeye başladım yavaş yavaş.
(gerçekten inanılmaz yavaş yapıyorum)
Her bir klasörü tek tek açıyorum, düzenlemek yerine ise anılarımızı tazeleyip kapatıyorum.
Bu düzenleme işi yıllar alır gibi geliyor :)

İşte arşiv çalışmalarımdan çıkan, epey bir önce yazdığım bi yazı…




“Ben çocukluğumdan beri hep kent merkezlerine yakın yerlerde yaşadım, çocuk sesi, araç sesi hep baskın oldu günlük yaşamımda.
Vietnam’da ise sırtımız dağa yaslı, yüzümüz denize dönük, sessiz sakin yaşıyoruz.
İlk başlarda her evden dışarı çıkışımda “burada insanın ömrü uzar..” desem de, bir süre sonra alıştığım  kalabalığı ve gürültüyü aramaya başladım.
Nereden mi çıktı bunlar ?
Bu sabah eşim evden çıkarken “uzaktan gelen inşaat sesleri beni mutlu ediyor biliyor musun” dedi.




Daha önce fark etmediğim bir şeyi fark ettim birden.
İnsan  oynayan çocukların , araçların  ve inşaatların sesleri  ile aslında yalnız olmadığını hissediyor.




 Kötü alışmışız galiba bu kalabalık, karmaşa içinde yaşama… “












Gördüğünüz gibi Vietnam’da inşaatlar memleket hasretine çok iyi geliyor.
Her köşesi  “bana bi’şey olmaz abi” diyor, ülkem kokuyor :)

Hepinize
İyi haftasonları !




Monday, October 8, 2012

tatil anlayışı...




Kişiden

kişiye

değişir




tatil anlayışı
:) 


Anlayışınıza, keyfinize uygun güzel bir hafta dileğiyle !



Holiday understanding changes from person to person :)
have a nice week !

Monday, October 1, 2012

Sokak Satıcıları...





Sizi bilmem ama ben bayılırım sokakta satılan şeylere, sokak satıcılarına…Almasam bile saatlerce inceleyebilirim tezgahları…Ne kadar karışıksa benim için o kadar makbuldur…dolaşır dururum tezgahın etrafında. Genelde satıcıları da enteresan tiplerdir, görmüş geçirmişlerdir. eğer vaktiniz varsa dinlemeye de değerdir anlattıkları :)




Vietnam sokak satıcıları konusunda bir cennetti benim için. Bir kere fotoğraf çekmenize bırakın kızmayı bayılıyorlar (her türlü işbirliğine hazırlar), ürün yelpazeleri çok geniş ve sektör sektör ayrılmışlar ve de en önemlisi hiç bir şey almasanız bile sizinle iletişime devam ediyorlar.  (Tabii ciddi ciddi bir şeyler alacaksanız da aman dikkat, bol sıfırlı paralarında biraz uyanık olmakta ve sıkı bir pazarlık yapmakta fayda var)


Benim favorilerimden seyyar “book exchange” büroları.
Bir kere okumadan satmıyorlar kitabı, yarısında beğenme iade et geri alıyorlar,
sen deniz-kum-güneş tatil yaparken onlar yanına kadar gelip her dilde hizmet veriyorlar,
daha ne olsun değil mi ?




bayıldığım diğer grupta çerezciler.
Mesela “iki” arkadaş oturuyorsunuz, denizi, gelen geçeni seyrediyorsunuz,laf arasında da bir şeyler atıştırmak istediniz, çağırıyorsunuz hemen en yakın çerezciyi (ki epey bir yakınlar birbirlerine), “göz kararı” alıyorsunuz istediğiniz çerezi, başlıyorsunuz yemeye
ve devam ediyorsunuZ “üç” kişi sohbete :) 




Hadi fındık fıstık “light” şeyler, bir de pahada hafif yükte ağır ürünler var.
Patates olsun, mısır olsun,alırken , pazarlık ederken dikkatli olmak gerekir :) 




Bir de bana çocukluğumu anımsatan satıcılar var.
Artık satılıyor mu bilmiyorum ama ilkokulda, ders çıkışında almaya bayılırdım bu pamuk şekerleri.
Sanırım bir şeyleri öğrenmek (katkı maddesi,hijyen..vs) hayatı epey sıkıcı kılıyor.




Tam olarak emin olmasam da
sanırım bazılarının da evlere,iş yerlerine servisi var :)
Merak edenler için güneş gözlüğü satıyor.





Başta da belirttiğim gibi her bir satıcı işini büyük bir ciddiyetle yapsada
ayrıca öne çıkanlarda oluyor :)
İşinin tüm sorumluluğunu omuzlarında hissetmek böyle bir şey !




Sahildeki satıcıları ise ayrı bir yazıya bırakıyorum.
Çünkü sattıkları da, bizzat kendileri de bunu hak ediyor !




Herkese İyi Haftalar…