Thursday, June 27, 2013

....



Mayıs'ın son günü yola çıktık.
İçimiz kıpır kıpırdı.
Yol boyu Bulut, Ona verdiğimiz sözleri hatırlatıp duruyordu.
Bizi bekleyen soğuk havaya rağmen Hollanda'ya tekrar gidecek olmamız bizi çok mutlu ediyordu.

 (Bulut ve eşim için bilemem ama Hollanda benim için ikinci memleketim.
Sanmayın uzun yıllar yaşadığımı.
Sadece uzun yıllar yaşama ihtimalimizin olduğu dönemde bir kaç günlük bir  araştırma-iş gezisi yapmıştık. Ogünlerden kalma benim bu sevgim :))

...

Keyifli geçen uçak yolculuğumuz, otelimize sorunsuz ve Bulut'u yormadan ulaşabilmemiz, güler yüzlü ve nazik insanlar ile tatilimiz çok güzel başladı diyebilirdik.
Sonra yavaş yavaş FB ve tweeterdan olayları izlemeye başladık.
Tüm gündemimiz değişti, hevesimiz bir anda gitti, ilk defa tatilden bir an önce dönmek istedik.
Elimizden geldiğince programımıza uymaya çalışsak da, yaptığımız her şeyi büyük bir vicdan azabı ile yaptık.
Hala da bu psikolojimiz değişmedi.
Ne fotoğraflarımı düzenleyebildim, ne aldıklarıma bakabildim.
Ülkemizde yaşananlarının yanında her şey boş, anlamsız geliyor.

...

En kısa zamanda , yaşananlar unutulmadan, bu günlerin geri de kalmasını,
iyi niyetin, dürüstlüğün, aklın ve mizah duygusunun günlük yaşamlarımıza egemen olmasını diliyorum.

...

Ben fotoğraflarımı düzenlemeye ve geçen günlerimizden bahsetmeye  cesaret edene kadar,
eski bir yazımı paylaşayım.
Bulut'suz ilk yolculuğumuzdu. Daha bir yaşında olduğundan Bulut yokluğumuzdan hiç bir şey anlamasa da bize bu bir kaç gün çok zor gelmişti. Sanki yıllardır Bulut'la gidiyoruz her yere... :)
Ben her okuyuşumda gülümsüyorum...
İnsan anne olunca anlıyor, çocuğuna değil çevreye güvenemiyormuş  gerçekten :)))

...
Çocuklarımızın günlerinin,güzel,  aydınlık ve umut dolu olması dileğiyle...

...



Hollanda'ya gidipte bisiklet kullanım yoğunluğuna şaşırmamak mümkün değil. Renk renk model model pek çok bisiklet siz daha yeni geldiğiniz şehri algılamaya çalışırken üzerinize üzerinize geliyor. Birde sanırım büyük şehirlerde yaşayıp kendimizi otomobillerden korumaya o kadar alışmışız ki insan bisikletler karşısında çok aciz kalıyor.



               


 Biraz zaman geçirince bisikletlerin kendi kuralları olduğunu ve hollandalıların akrobatlarla yarışan bir ustalıkla bisiklet kullandıklarını  fark edip  rahatlasanızda, şaşkınlık ve hayranlığınız orda olduğunuz süre boyunca devam ediyor.


Ağaç yaşken eğilirmiş ama sanırım Hollandalılar bisikletle doğuyor.  Renk renk, model model bisikletler derken "boy boy" da demem gerekiyordu sanırım..Eminim biraz daha kalsaydık daha küçüğünüde görebilirdim.



             


Bazı ülkelerdeki anne-çocuk ilişkisi gerçekten çok örnek alınası. Sanki çocuklar boyutları küçültülmüş birer olgun insan. Söyleneni yapıyor, dinliyor, bekliyor.. Türkiye'de sıklıkla gördüğüm çığlık çığlığa bağıran çocuk- çaresiz ebeveyn manzaralarına çok aramama rağmen burada rastlayamadım.
Kıskanmadım dersem yalan olur.


 

 





Sözüm meclisten dışarı sokaklarda gördüğüm "baba" larda görüntü ve sesin birbirini tutmadığı filmler gibiydiler.
Tipler son derece bohem ama davranışlarında bir "anne" hassasiyeti vardı.
Çocukların mazbutluğuna ise bir kere daha vurgu yapıp kendimi sinir etmeyeceğim !!!



                  

 
 Yazımı burada noktalarken benden kanallarla ve güzel evlerle dolu, daha entellektüel bir yazı bekleyen dostlarıma selam olsun. Bu benim Bulut'suz ilk tatilim. Hollanda da görebildiklerim bu kadar.






Unutmadan mavi gözlülerin nazarı çok değermiş, galiba biraz fazla kıskandım ben bu çocukları. Sonunda görmeye alıştığımız gibi, memleketim kokan, istediğini yaptırmış bir çocuk göredebildim.
Artık gönül rahatlığıyle dönebiliriz..
Gerisini ve yıllardır neler çekildiğini onlar düşünsün... :)