Thursday, August 29, 2013

Sacre Coure


 Montmartre'de Sacre Coure Bazilikası,
Paris'e gidip de görmeden dönmeyeceğiniz yerlerden biri.
Şehrin en yüksek noktası olması nedeniyle hem güzel bir Paris manzarası ,
hem de merdivenleri ve geniş çim alanlar ile de güzel bir dinlenme alanı sunuyor.
Sacre Coure'e biz metro ile gitmeyi tercih ettik.
Hem metroyu sevdiğimizden, hem de pratik geldiğinden.
Ama gezerek gitmek isterseniz de otobüsle de gitmek mümkün.



Sacre Coure 'e ulasıp, merdivenlerin başına geldiğinizde,
yorgunluktan mı, çogunluğa uymak istemekten mi insanın kendini hemen çimlere atası geliyor.




Bir şeyler atıştıranların, güneşlenenlerin, fotoğraf çektirenlerin yanında biz de  yerlerimizi aldık.
Biraz dinlendikten, çevremizi seyrettikten sonra da başladık merdivenleri tırmanmaya.
Vietnam'dan sonra sanırım gözüm fazla korkmuş ,
merdivenlerin sayısını olduğundan fazla algılamışım.
Ne zaman başladık, ne zaman bitirdik hiç anlamadık.
Hatta Bulut kendisini taşımamızı bile istemedi, o kadar kolay çıktık :)




Bölgenin sanatsal durumu nedeniyle, pek çok öğrenci grubu da merdivenlerde, çim alanlarda eskizler yapıyor ki,
bence bu da Sacre Coure ve çevresi kadar görülmeye değerdi.
Bazı insanlar farklı bir yetenekle yaratılıyorlar gerçekten.




Unutmadan her ne kadar ortam güzel, merdivenler kolay çıkılıyor, gözünüz korkmasın desem de,
enerji tüketimi kaçınılmaz oluyor haliyle.
Bu nedenle tepeye çıkmadan önce ,gördüğüm en güzel şekerci dükkanına da bir uğrayın derim.
"La Cure Gourmande"
Fransızca ismini yazınca daha havalı duruyor tabi :)
Ürünleri taze, çeşitli falan ama ben en çok içinde satıldıkları kutulara bayıldım.
Hepsi eski kitaplardan, filmlerden alınmış gibiydi.




Tatil öncesi bir de size komik olay...
Turist dediğin umduğunu değil bulduğunu çekermiş.
Benim ki de o hesap oldu.
Şekerlerimizi aldık, Bulut'un izin verdiğince gezdik, dinlendik , fotoğraflarımızı çektik
dönüş yolumuza geçtik ki
fotoğraf çekimine gelmiş gelin ve damadı gördüm kalabalığın arasında.
Bir sevindim sormayın, dunyanın en romantik şehrinde,
hem de son derece fotografik duran merdivenlerde,
benim de çektiğim bir düğün fotoğrafım olacaktı.
İyi olur, kötü olur, izin alırım, alamam deneyeceğim dedim.
Maksat anı olsun dedim, ve oldu da :)
Çektiğim bir kaç kareden sonra,  ön cepheden de çekim yapmak için merdivenleri inip, gelinle damadın önlerine geçtim
ve dondum kaldım !
( O halimi de birinin fotoğraflaması lazımdı)




Bir kaç saniye sonra kendime geldikten sonra da  fotoğrafımı çektim.
Böylelikle benim de, dünyanın en romantik şehrinde çekilmiş,
uzakdoğulu bir düğün fotoğrafım olmuştu :)




Çiftimize mutluluklar,
bize de İyi Tatiller..
:)

Monday, August 26, 2013

Alper Kamu kimdir ?



Bizim için çok zor geçen bir dönemde tanıştım ben Alper Canıgüz'le.
İçten gülemediğimiz, yaptıklarımızdan keyif alamadığımız bir dönemde.
O nedenle bitirir bitirmez tavsiye edişim.
Her türlü duruma çok iyi geliyor.
...
Ben Alper Canıgüz'ü Gülçin'ın yazılarından tanıdım.
Hem değişik bir şeyler arayışım, hem de anlatıcının 5 yaşında olması kitabı benim için ilgi çekici yaptı.
Hemen siparişimi verip dört gözle gelmelerini bekledim.
...
Okumaya başlar başlamazda anlatımını çok sevdim.
Günün birinde bir kitap yazsam, böyle bir kitap yazmayı, kelimelerle böyle oynayabilmeyi çok isterdim
Hazır 3 günlük bir tatil bizi bekliyorken, kitapçılarda bir göz atın derim.



Ben Gülçin'in tavsiyesi üzerine  " Oğullar ve Rencide Ruhlar" ile başladım.
Bulut'un benzer yaşlarda olmasından mı bilmiyorum,
kitabın konusu kadar, kullanılan ifadeler de çok hoşuma gitti.
Hatta çoğu zaman okurken, bulunmak zorunduğum mekanlara inat , gülümsedim.
Kimi yerlerde de bütün çocukların,biz yetişkinlere, yaptıklarımıza
böyle bakıp bakmadığını düşünüp ürktüm.
Çünkü onların gözünden durumumuz rezalet :)




Kitaptan bir alıntıyla bu yazıya da bir son vereyim.
Artık karar sizin... :)

İyi Haftalar...

"Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.
Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışardaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum.
Hayatımdaki tek iyi şey artık anaokuluna gitmek zorunda olmayışımdı. Zarardan kâr. Uzun süre annem ile babama anaokulunun bana göre bir yer olmadığını anlatmaya çalışmıştım aslında. Bütün rasyonel dayanaklarıyla. Hiçbir işe yaramamıştı maalesef. İlla ki uykumda kan ter içinde tepinmek, servis minübüsü kapıya geldiğinde küçük çaplı bir sinir krizi geçirmek gibi yöntemlere başvurmam gerekecekti derdimi anlamaları için. Kepazelik. İnsanı kendinden utandırıyorlardı."

Friday, August 16, 2013

Az sonraaaaa



Çok çalışıyoruz, çok !
Düşmüyor ellerimizden kağıt kalem.
Sırf  bu yüzden,  anlatacaklar birikse de,
sabrediyorum, tutuyorum kendimi.
:)



...

Kısa bir zaman sonra, sizi biriyle tanıştıracağım.
Öyle güzel bir zamanda hayatıma girdi, yeni bir soluk , heyecan getirdi ki günlerime...
Birbirimizi yeni yeni tanımıza rağmen ben onu çok sevdim.
Sizinde seveceğinizi düşünüyorum.

...

Şimdilik benden bu kadar.
Çok güzel bir haftasonu dileğiyle !

Friday, August 2, 2013

Paris II





Gezdiğim şehirlerle ilgili kitaplar okumayı çok seviyorum.
Sanırım bunun iki nedeni var.
İlki tasviri yapılan mekanları gözümde daha iyi canlandırabildiğimden,kitaba daha çabuk adapte olabiliyorum.
ikincisi de aynı mekanları farklı kişilerin nasıl da farklı algılayabildiğini görmek      ilginç geliyor.
Geçtiğimiz haftalarda kitapları karıştırırken gözüme çarptı George Orwell'ın bu kitabı ve saydığım nedenlerden dolayıda almadan geçemedim.
Kitabı okurken hayranlıkla gezdiğim, fotoğraf çektiğim caddelerde bambaşka bir bakış açısıyla dolaşmış gibi oldum.
İnsanın bir işi "iş" için yapmasıyla, kendi istediği için yapması arasında nasıl büyük fark varsa, bu kitapta ben iki şehrinde bambaşka yönlerini gördüm.
Kitap da yazar 30'lu yaşlarında ,beş parasız bir halde Paris ve Londra'da geçen günlerini, ilginç gözlemleriyle birlikte anlatıyor. Ben keyif alarak okudum, hafta sonu kitapçılara yolunuz düşerse bir karıştırın sayfalarını derim, belki sizinde ilginizi çeker.


Fotoğraflarda ise Paris'den bende kalanlar yer alıyor.
İyi Seyirler...




...




...




...




...



...




...



...





İyi Haftasonları :)

...

I love to read books about cities i have visited since i can easily imagine depicted places and also it is  very interesting to see different visions , perceptions.

Few weeks ago i bought George Orwell’s “Down and Out in Paris and London”
 which showed me different sides of these cities and really enjoyed it.

Maybe this weekend you visit bookstores.. :)


After my book suggestions , i’d like to continue my Paris pictures.
Enjoy it & Have a nice weekend !