Montmartre'de Sacre Coure Bazilikası,
Paris'e gidip de görmeden dönmeyeceğiniz yerlerden biri.
Şehrin en yüksek noktası olması nedeniyle hem güzel bir Paris manzarası ,
hem de merdivenleri ve geniş çim alanlar ile de güzel bir dinlenme alanı sunuyor.
Sacre Coure'e biz metro ile gitmeyi tercih ettik.
Hem metroyu sevdiğimizden, hem de pratik geldiğinden.
Ama gezerek gitmek isterseniz de otobüsle de gitmek mümkün.
Sacre Coure 'e ulasıp, merdivenlerin başına geldiğinizde,
yorgunluktan mı, çogunluğa uymak istemekten mi insanın kendini hemen çimlere atası geliyor.
Bir şeyler atıştıranların, güneşlenenlerin, fotoğraf çektirenlerin yanında biz de yerlerimizi aldık.
Biraz dinlendikten, çevremizi seyrettikten sonra da başladık merdivenleri tırmanmaya.
Vietnam'dan sonra sanırım gözüm fazla korkmuş ,
merdivenlerin sayısını olduğundan fazla algılamışım.
Ne zaman başladık, ne zaman bitirdik hiç anlamadık.
Hatta Bulut kendisini taşımamızı bile istemedi, o kadar kolay çıktık :)
Bölgenin sanatsal durumu nedeniyle, pek çok öğrenci grubu da merdivenlerde, çim alanlarda eskizler yapıyor ki,
bence bu da Sacre Coure ve çevresi kadar görülmeye değerdi.
Bazı insanlar farklı bir yetenekle yaratılıyorlar gerçekten.
Unutmadan her ne kadar ortam güzel, merdivenler kolay çıkılıyor, gözünüz korkmasın desem de,
enerji tüketimi kaçınılmaz oluyor haliyle.
Bu nedenle tepeye çıkmadan önce ,gördüğüm en güzel şekerci dükkanına da bir uğrayın derim.
"La Cure Gourmande"
Fransızca ismini yazınca daha havalı duruyor tabi :)
Ürünleri taze, çeşitli falan ama ben en çok içinde satıldıkları kutulara bayıldım.
Hepsi eski kitaplardan, filmlerden alınmış gibiydi.
Tatil öncesi bir de size komik olay...
Turist dediğin umduğunu değil bulduğunu çekermiş.
Benim ki de o hesap oldu.
Şekerlerimizi aldık, Bulut'un izin verdiğince gezdik, dinlendik , fotoğraflarımızı çektik
dönüş yolumuza geçtik ki
fotoğraf çekimine gelmiş gelin ve damadı gördüm kalabalığın arasında.
Bir sevindim sormayın, dunyanın en romantik şehrinde,
hem de son derece fotografik duran merdivenlerde,
benim de çektiğim bir düğün fotoğrafım olacaktı.
İyi olur, kötü olur, izin alırım, alamam deneyeceğim dedim.
Maksat anı olsun dedim, ve oldu da :)
Çektiğim bir kaç kareden sonra, ön cepheden de çekim yapmak için merdivenleri inip, gelinle damadın önlerine geçtim
ve dondum kaldım !
( O halimi de birinin fotoğraflaması lazımdı)
Bir kaç saniye sonra kendime geldikten sonra da fotoğrafımı çektim.
Böylelikle benim de, dünyanın en romantik şehrinde çekilmiş,
uzakdoğulu bir düğün fotoğrafım olmuştu :)
Çiftimize mutluluklar,
bize de İyi Tatiller..
:)