Bu gidişe bir son vermeli,
gezi yazılarımı bitirmeli,
evde geçirilen zamanların hava muhalefeti nedeniyle artmasıyla ,
biraz Bulut’la biraz kendi kendime çalışmaya tekrar başlamalı…
Bu kaçıncı plan program dememeli,
verilen sözler dosta düşmana karşı tutulmalı,
arşivlediklerim yerlerinden çıkarılmalı,
itinayla, yeni fikirlerle harmanlanmalı,
kaldığım yerden devam etmeli…
…
son Paris yazısını yazmamak için şiir bile yazıyor insan
ama ne yapalım eldeki avuçtaki fotoğraflar bitti.
hem zaten Nesli’de Paris’den yeni geldi.
Missss gibi yazıları başlamadan,
ufaktan ufaktan ben kaçıyorum
son Paris yazım baykuş gözüyle Disneyland,
iyi seyirler…
Paris’e giden her çocuklu aile gibi bizde soluğu Disneyland’da aldık
ve fotoğrafların aydınlık olmasına bakmayın, tek kelimeyle de donduk !
Hollanda yazılarımda da belirttiğim gibi siz tişörtlü gezenlere, aylardan haziran olmasına aldanmayın,
hava yoruma açık olmayacak kadar soğuktu.
Yola çıkarken dört mevsime göre hazırlanmaya alışık olduğumuzdan
paltolarımızla mutlu mutlu Disneyland’a ulaştık.
(Buarada parka ulaşım son derece rahat ve kolaydı)
Bizim yaş itibari ile gidiş nedenimiz Mickey Mouse’du.
O’nu görüp, fotoğraf çektirmemizle de tüm işimiz bitti !
Verdiğimiz giriş ücretlerini düşünüp içimiz yansa da, Bulut’un olaydan memnun kalması da az bişey değildi
20. yılı nedeniyle Disneyland’da pek çok özel etkinlik olsada,
bunlar Bulut’u pek bağlamadı.
Sadece gittiğimiz dönemde okullarında aynı konuyu işlediklerinden,
ülkeler ve yerel giysilerin tanıtıldığı bölüm ilgisini dağıtır gibi oldu.
Onun dışında Mickey Mouse önde biz arkada parkı gezdik durduk
Singapur’a gittiğimiz dönemde de Madagaskar favorimizdi mesela.
O nedenle canım Universal Stüdyoları Bulut için “Madagaskar” olmuştu.
Kısacası istediği kadar süslesinler, yeni yeni aktiviteler koysunlar,
her çocuk parka kendi kafasında kurduladıklarıyla girip , onlarla çıkıyor.
Ancak siz ebeveyn olarak hayran hayran fotoğraf çekiyorsunuz o ayrı
Hangi milletten olursa olsun her anne-baba,
“aman çocuğumda o kadar Disneyland’a gitti,hem anı olsun, hem FB’a konu olsun”
içgüdüsüyle şakır şakır fotoğraf çekiyordu.
Kız çocuklar annelerinden gelen genlerle biraz fotoğraf olayına konsantre olsalarda çoğu erkek çocuk bıkkın bıkkın objektife gülümsemeye çalışıp, parktaki arayışlarına devam ediyordu.
Benim genel gözlemim bu tema parklarının ziyaretçileri iki gruba ayrılıyor.
Birinci grup parka hakkını sonuna kadar verenler. Her köşede fotoğraf çektirip, her aktiviteye katılanlar.
İkinci grup ise olaya biraz fransız kalanlar
Gururla söyleyebilirim ki biz ailecek ikinci gruba dahiliz.
İster korkak deyin, ister kontrollu öyle her “oyuna” kolay kolay gelmiyoruz
Neyse ister birinci, ister ikinci gruba ait hissedin kendinizi,
parkta sabaha kadar fotoğraf çekebilir, onlarca da yazı yazabilirsiniz.
O nedenle fotoğraf paylaşımını ben fazla abartmış olmayayım.
Ulaşım,gezi programları, ücretler gibi detaylara da
Disneyland’ın resmi sitesinden ulaşabilirsiniz.
Gelelim benim çekmekten de paylaşmaktan da hiç bıkmayacağım fotoğraflara
Karakterini ortaya koymuş, buralar benim mekanım diyen çocuk fotoğraflarına…
Şuna bakar mısınız…
sanki girdiği gibi tarayacak içerdekileri
” Anneee…
bineceksen bin arabaNa, yoksa seni kucağıma almayacağım !”
Çirkin prenses yoktur,
kötü makyöz vardır…
Ben bu kıza bayıldım !
Keşke yetişkinlerde böyle her zaman her yerde istediğini yapabilse
Bu kadar abartılı mekanlardan sonra Bulut’da da bir duruş farkı oluştu tabii !
Parktan çıktığımızda kendini gerçek bir star olarak hissediyordu
…
Bir Paris yazısının daha sonuna gelirken, yapımda, yayında emeği geçen herkese teşekkür eder,
Hepimizin Cumhuriyet Bayramını kutlarım !