Mayıs'ın son günü yola çıktık.
İçimiz kıpır kıpırdı.
Yol boyu Bulut, Ona verdiğimiz sözleri hatırlatıp duruyordu.
Bizi bekleyen soğuk havaya rağmen Hollanda'ya tekrar gidecek olmamız bizi çok mutlu ediyordu.
(Bulut ve eşim için bilemem ama Hollanda benim için ikinci memleketim.
Sanmayın uzun yıllar yaşadığımı.
Sadece
uzun yıllar yaşama ihtimalimizin olduğu dönemde bir kaç günlük bir
araştırma-iş gezisi yapmıştık. Ogünlerden kalma benim bu sevgim :))
...
Keyifli
geçen uçak yolculuğumuz, otelimize sorunsuz ve Bulut'u yormadan
ulaşabilmemiz, güler yüzlü ve nazik insanlar ile tatilimiz çok güzel
başladı diyebilirdik.
Sonra yavaş yavaş FB ve tweeterdan olayları izlemeye başladık.
Tüm gündemimiz değişti, hevesimiz bir anda gitti, ilk defa tatilden bir an önce dönmek istedik.
Elimizden geldiğince programımıza uymaya çalışsak da, yaptığımız her şeyi büyük bir vicdan azabı ile yaptık.
Hala da bu psikolojimiz değişmedi.
Ne fotoğraflarımı düzenleyebildim, ne aldıklarıma bakabildim.
Ülkemizde yaşananlarının yanında her şey boş, anlamsız geliyor.
...
En kısa zamanda , yaşananlar unutulmadan, bu günlerin geri de kalmasını,
iyi niyetin, dürüstlüğün, aklın ve mizah duygusunun günlük yaşamlarımıza egemen olmasını diliyorum.
...
Ben fotoğraflarımı düzenlemeye ve geçen günlerimizden bahsetmeye cesaret edene kadar,
eski bir yazımı paylaşayım.
Bulut'suz
ilk yolculuğumuzdu. Daha bir yaşında olduğundan Bulut yokluğumuzdan hiç
bir şey anlamasa da bize bu bir kaç gün çok zor gelmişti. Sanki
yıllardır Bulut'la gidiyoruz her yere... :)
Ben her okuyuşumda gülümsüyorum...
İnsan anne olunca anlıyor, çocuğuna değil çevreye güvenemiyormuş gerçekten :)))
...
Çocuklarımızın günlerinin,güzel, aydınlık ve umut dolu olması dileğiyle...
...
Hollanda'ya
gidipte bisiklet kullanım yoğunluğuna şaşırmamak mümkün değil. Renk
renk model model pek çok bisiklet siz daha yeni geldiğiniz şehri
algılamaya çalışırken üzerinize üzerinize geliyor. Birde sanırım büyük
şehirlerde yaşayıp kendimizi otomobillerden korumaya o kadar alışmışız
ki insan bisikletler karşısında çok aciz kalıyor.
Biraz
zaman geçirince bisikletlerin kendi kuralları olduğunu
ve hollandalıların akrobatlarla yarışan bir ustalıkla bisiklet
kullandıklarını fark edip rahatlasanızda, şaşkınlık ve hayranlığınız
orda olduğunuz süre boyunca devam ediyor.
Ağaç
yaşken eğilirmiş ama sanırım Hollandalılar bisikletle doğuyor. Renk
renk, model model bisikletler derken "boy boy" da demem gerekiyordu
sanırım..Eminim biraz daha kalsaydık daha küçüğünüde görebilirdim.
Bazı ülkelerdeki
anne-çocuk ilişkisi gerçekten çok örnek alınası. Sanki çocuklar
boyutları küçültülmüş birer olgun insan. Söyleneni yapıyor, dinliyor,
bekliyor.. Türkiye'de sıklıkla gördüğüm çığlık çığlığa bağıran çocuk-
çaresiz ebeveyn manzaralarına çok aramama rağmen burada rastlayamadım.
Kıskanmadım dersem yalan olur.
Kıskanmadım dersem yalan olur.
Sözüm meclisten dışarı sokaklarda gördüğüm "baba" larda görüntü ve sesin birbirini tutmadığı filmler gibiydiler.
Tipler son derece bohem ama davranışlarında bir "anne" hassasiyeti vardı.
Çocukların mazbutluğuna ise bir kere daha vurgu yapıp kendimi sinir etmeyeceğim !!!
Yazımı
burada noktalarken benden kanallarla ve güzel evlerle dolu, daha
entellektüel bir yazı bekleyen dostlarıma selam olsun. Bu benim
Bulut'suz ilk tatilim. Hollanda da görebildiklerim bu kadar.
Unutmadan
mavi gözlülerin nazarı çok değermiş, galiba biraz fazla kıskandım ben
bu çocukları. Sonunda görmeye alıştığımız gibi, memleketim kokan,
istediğini yaptırmış bir çocuk göredebildim.
Artık gönül rahatlığıyle dönebiliriz..
Gerisini ve yıllardır neler çekildiğini onlar düşünsün... :)
Artık gönül rahatlığıyle dönebiliriz..
Gerisini ve yıllardır neler çekildiğini onlar düşünsün... :)